Köy çeşmesinin üç kurnasının da oluk oluk aktığı zamanlardı. ( çeşmeyi ayrıca anlatmam gerek) yanlış hatırlıyor olabilirim ama, suyun toplandığı kısma "aşlav" denirdi tatarcada. oradan taşan su aşağı mahalleye doğru yavaş yavaş baka seslerine karışarak akardı.
suyun geçtiği her yerde olduğu gibi çeşme civarı da aşağı mahalleye doğru yeşillik olurdu. bu yeşilliklerin -bence- en güzeli okul bahçesinin köşe duvarıyla "Patmabay"yın bahçesi arasındaki yolun başlangıcındaki büyük dut ağacıydı. hala dut veriyor mu bilmem ama o kocaman ağacın gölgesinde zaman zaman oynadığımı; ağacın ana gövdesinin üstündeki 50 cmlik bölüme binbir güçlükle tırmanıp oradan dallardaki dutlardan yemeye çalıştığımı çok net biliyorum.
çok güzel bir köşedir orası. bulunduğu çukura rağmen köy meydanını, bakkalı, pttyi, kütüphaneyi, sonradan yapılan ucube düğün salonunu,okulu bir bakışta takip edebilirsiniz. kaç kişinin aklına orada durup bir arkasına bakmak gelmiştir bilmem ama ilk köye gidiğimde ben bakacağım.
o yol biz "yukar maalenin" pek sık kullandığı bir yol değildi. camiye gidilen bayram sabahlarında ya da Şepıyık'a gidileceği zaman kullandığımız; etrafın akan sulardan dolayı ıslak olması nedeniyle çamura basma riskinin yüksek olduğu bir yoldu. ama cami müdavimi akayların mutlaka o yolu kullandıklarını biliyorum, çok nadir Ayfer abilerin arka duvarı kullanılarak aşağıya, cami tarafına gidilirdi.
blog artık iyice geyiğe sarmaya başladı diye düşünenler olabilir, ama aklımdaki herşeyi yazmaya çalışıyorum.belki bu satırları okuyanlar da birkaç ilave yapmak isterler; artık tıkanmaya başladığımı hissediyorum çünkü...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder