gençlik zamanımızda, "caşlara" dahil olup kız gezmelerine kabul edilmeye başlayınca köydeki evleri de gözlemleme şansım oldu. bu evlerden aklımda kalanları yazacağım genel olarak.
öncelikle, evlerin içi de dış duvarlar gibi kireç boyalı idi. duvarlarında bir ya da bir kaç tane "niş" olurdu. vazo, sürahi, radyo gibi eşyalar bu nişlerin içine konurdu. Bugün IKEA'da satılan rafların benzerleri de evlerin odalarında mutlaka olurdu. hangi evlerdi hatırlamıyorum ama radyoların büyük kısmının bu raflarda olduğu geliyor gözümün önüne.
evlerin olmazsa olmazları tabii ki somya,sedir ve minderlerdi. Çek-yat olgusu henüz evlere girmemişti o zamanlar, herşey daha bir el emeği-göz nuru idi. sedir, somya,minder farketmez; hepsinin duvarla birleştiği yerlerde sert yastıklar olurdu. yastık dediğim de genellikle koyu renk kumaşla kaplanmış, içi sıkıştırılmış samanla doldurulmuş sert minderlerdi. en üstlerine genellikle el işlemesi beyaz dantel parçalar geçirilirdi. minderler ya yerde ya da sedir üstlerinde olurdu. misafir odalarının minderleri daha bir kabartılmış, yumuşak minderleken. gündelik kullanılan yerlerde ise minderler epey ezilmiş olurdu.
bazı evlerde duvara asılı halılar olurdu, geyik resimleri ne hikmetse duvar halılarında çok popülerdi o zamanlar. bir de Kabe desenli halılar hatırlıyorum. duvar halısı da ne ola ki diyenler için de aşağıdaki resmi koyayım :

gazlambalı, lükslü günleri bilmiyorum ben, benim çocukluğumda istisnasız bütün evler "fluoresan" ile aydınlatılırdı. şimdiki gibi sarı da diil, beyaz beyaz olurdu evin içi. (Mutfaklarda ampul vardı sanki) öyle avize falan olan evler hatırlamıyorum, bildiğiniz 90-100 cm lik fluoresan tüpler kullanılırdı. biten tüpleri "ışın kılıcı" olarak kullandığımı hatırlıyorum. (bu aralar gene bir StarWars 3+3 lemesi yapma zamanım geldi galiba)
(devam edecek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder