
Olay 80'ler blogu haline gelmeye başladı gibi hissettim ve bir es vermeye karar verdim. gerçekten o günlerin anıları deyince -doğal olarak- 80'ler geliyor aklıma. ama 80'lerin meraklısı nette bir sürü blog bulabilir. ben Karavşan anılarına geri dönüyorum. bunu yaparken de O günlerin simgesi olan meşhur test sinyalini sizlerle paylaşıyorum.
konuyu bu şekilde açınca o günlerin TV anılarını düşünmeye başladım ama pek bir şey gelmedi aklıma. herkesin aklına gelen, bir dönem deli gibi izlenen TV programlarını yazmayacağım; biz o günlerde TV seyretmezdik zaten. çok ekstra durumlar olmadıkça dışarıda çeşitli oyunlar oynamak, büyüdükten sonra da tükanda bira içmek daha cazip gelirdi açıkçası.
daha önce de paylaştığım "Küçük Hanım" ın son bölümündeki elektrik kesintisi; dedemin akşam haberlerini iki eli kanda da olsa seyretmesi, lig, kupa, avrupa/dünya kupası maçları, sağlam filmlerin yayınlandığı akşamlar geliyor aklıma. mesela tozlu, sıcak bir pazar öğleden sornasında Sadık Deda'nın Fenerbahçe Eskişehir maçında dört penaltı birden verişini seyretmiştik köy kahvesinde. tabii ki penaltılar fenere verilmişti, hakemler o zaman da hakemdi...
bir de TV markaları var tabii, köyde en çok Philips -pilips- vardı, nordmende, Grundig, ITT Schaub Lorenz ve Beko Hitachi de diğer markalardı. her evde televizyonun olmazsa olmazı verevine yerleştirilmiş bir danteldi elbette. bir de regülatör vardı ki onu genç nesillere aktarmanın hiç gereği yok. zamanının çok gerekli bir aleti olmakla birlikte ömrü pek kısa sürdü.
siyah beyazdan renkli TV ye geçiş köyde ne zaman oldu hatırlamıyorum. (bizim evde ilk renkli tv 83'te alınmıştı; o TV sonra İstanbul'dan köye geldi, hala da köyde bir yerde durur ve çalışır) sonrasında yavaş yavaş renkli tvler çoğalmaya; video alınmaya başladı.Köydeki ilk video ile ilgili yazdıklarım için buradan buyurun. renkli tvleri uzaktan kumanda taktırılan ya da default olarak alınan yeni tvler izledi. çok yenilerde uydular taktırıldı evlere; şimdilerde LCD varmıdır bilmem...
Televizyon köyde benim için hiç olmazsa olmaz birşey olmamakla birlikte TV olmayan evleri hayretle karşıladığımı hatırlıyorum. ilk aklıma gelen de rahmetli "Selimacanay" ın evleriydi. artık kaç yaşındaysam, bir akşam annanem ve dedemle gittiğimizi, evde tv olmadığı için de çok sıkıldığımı hatırlıyorum. bilmeyen genç kuşaklar için söyleyeyim; rahmetli Selime Hacı Anne ( Selimacanay) ve rahmetli Hacı İzzet'in ( eğer adını yanlış hatırladıysam lütfen birisi düzeltsin, rahmetlinin gülen yüzü, kahverengi takım elbisesi ve bastonu tutan elleri şimdi gözümün önüne geldi) evleri köyün en en tanımlı noktalarından biri olan "Karşaga" duvarının olduğu evdi. Nur içinde yatsınlar, ikisi de çok iyi, güleryüzlü insanlardı. " o iyi insanlar o güzel atlara binip gittiler , Yaşar Kemal"
herşeyin az ve kıymetli olduğu o güzel günlerin anılarına devam, konu açıldıkça o uzak, sisli günlerden aklımda kalan insan portrelerine geçiş yapacağız bundan sonra. çok subjektif, bölük pörçük te olsa artık aramızda olmayan o güzel insanları anlatacağım. belki gençlik zamanlarına ait bir iki resim de bu blogun okuyucuları gönderir, onları da buradan paylaşırız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder