29 Mart 2010 Pazartesi

fırın





"nerden aklıma esti kimbilir..." diye başlıyor Erol Evgin'in o muhteşem şarkısı. birazcık manipüle edip "nerden burnuma geldi kimbilir" şeklinde iğrenç bir geyik yapıp esas konuya giriş yapıyorum.

köyde herkesin evinde olduğunu tahmin ettiğim; uzun yıllar boyunca sorun çıkarmadan çalışıp zamanla yerlerini turbo fırınlı/kokuları karıştırmayan/bir kaç katlı evimsiz 60X60 lık kutulara bırakan efsanevi fırınlardan bahsedeceğim.

balya/saman ( bazen tezek?) ateşinde ekmek pişirilen fırınların olduğu "aşgana"larda pek rastlanmazdı onlara; genellikle "yukar iy" deki antrenin köşesinde ( bazen buzdolabı üstünde) üzerine mutlaka dantel bir örtü serilmiş halede kullanılacağı günü bekleyen o caanım fırınlardan bahsediyorum. nette biraz araştırınca hala üretildiğini, fırın boyalı-zaman ayarlı-termostatlı-sensörlü tiplerinin geliştirildiğini öğrendim. olsun, aynı Wolkswagen Bettle gibi, motorun yeri değişse de ruhu aynı kalmıştı. ekteki fotoğraf biraz o günlerdekini anlatıyor, dedemlerinkinde gözetleme deliği yukarıdaydı ama.

o fırınlarda ne pişer diye düşününce ilk aklıma kalakay geldi. üst taraftaki camlı bölmesinde belli belirsiz gözüken hamurun zaman içinde üstünün kızarması, çocuk aklımla biraz korkarak camı dikkatlice gözetlemem geldi aklıma. sonrası cantık tabii, bir de sarburma.

çocukluğumun o naif günlerine adanmış bu blog serisinde artık "kült" olmuş bir tasarımı daha sizle paylaşmış olmanın mutlululuğunu yaşıyorum. umarım sizin de burnunuza bizim oraların mutfağının o nefis "kamıraş" kokusu gelmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder