Köyde "sosyalleşme" anlamında en popüler toplanma yeri ( geceler için söylüyorum tabii) Şepıyık ya da "Baco" nun -gerçek bir hizmet olarak kabul ettiğim- ticari işletmeleri idi. bu postla birlikte o güzel mekanlarla ilgili hatırladıklarımı aktaracağım.
Uğrak Bakkaliyesi : "Kayredin Abiy" ben bildim bileli bakkal dükkanı işletirdi köyde. sonraları bayrağı Şepiyık alsa da bizim için "tükancı" Kayredin abiydir. 24 saat hizmet esasıyla çalışan Kayredin abiyi (dükkanı kapatıp gitse de) çok defalar yatağından kaldırıp bira almışlığımız vardır. sonrasında şepiyıkla birlikte dükkanın idaresi değişmiş olsa da o büyülü mekandan aldığımız tatta bir değişiklik olmamıştır.
hatırladığım kadarıyla iki ayrı yerde hizmet verdi dükkan. birincisi köy girişinde, okulun köşesine gelmeden hemen yol kenarındaki yüksek tavanlı tek hacimli mekan. bir iki basamakla yukarı çıkılan, kapıdan girdiğinizde karşıda eski bir buzdolabı olan bu mekanda duvar diplerine meyve sandıkları üzerinde saman dolu minderler oturma grubunu oluştururdu. hemen kapının sol tarafında şepiyık'ın her daim oturduğu sandalye ve dar bir tezgah dururdu. tezgahın üstünde -galiba- eski tip bir terazi dururdu. iğreti bir raf üzerinde deterjan, şeker , çay gibi "bakkaliye" malzemeleri sıralanmıştı. bizim için "yaşamsal anlam" ifade eden bira şişeleri ise buzdolabının içinde sıra sıra yatardı. birası biten kalkar dolaptan bir tane daha alır, Şepıyık otomatiğe bağladığı bir hareketle elindeki çeteledeki adınızın karşısına bir çentik atardı. hesabını bir kere bile şaşırdığını bilmem. kendi hesabıma; içtiğim biraları gecenin sonunda ödeyip hesabı kapatırdım, buna karşılık köyün her daim sakinleri için kredili hesap uygulaması da sözkonusuydu tabii. yaş ve kıdem sırasına göre içeride oturulur; caş caşların sadece kapıdan bira alıp gitmelerine sıcak bakılırdı. tabi alkol sınırının aşıldığı sıcak muhabbet ortamlarında "gel yeğenim" diyip sizi de yanında oturtan büyük abiler/dayılar da olurdu bazı zamanlarda. ( Kani abinin bir gece beni ööle esir ettiğini hatılıyorum şimdi gülümseyerek...) sıcak havalarda hemen dışarıdaki toprak setin üzerinde de oturulurdu, ancak gelip geçenler nedeniyle pek tercih edilmezdi diye hatırlıyorum.
ikinci dükkan ise kendi evlerinin avlusundaki mekandı. cami ve etrafını bu vesile ile adım adım bilirdik, genellikle caminin içinden geçip dükkan tarafına giderdik çünkü. orası birinci dükkana göre daha basık ve içerde oturma alanı daha sınırlı bir mekandı. bununla birlikte, daha sota bir yerde olması vesilesiyle "kartların" tepkisini daha az çeken bir yerdi bildiğim kadarıyla.
köyün ikinci bakkalı ise "Yısıb Akay" ve "Baco'nun" mekanı olan "Durak Bakkaliyesi idi. orası nispeten daha muhafazar bir ortam sunardı köy halkına, hiç değilse gündüz vakitlerinde durum böyleydi. akşam olup ta gençlik sokaklara indiğinde ise orada da muhabbetin ve şişenin dibine vurulur; Erdinç / Müfit ikilisinin de topa girmesiyle sağlam geyikler çevirilirdi. hatırladığım kadarıyla Tuborgu Baco getiriyordu o zamanlar. "kırmızı" etiketlinini votkalı olduğu ve daha çok kafa yaptığı konuşulurdu aramızda.
oranın içerisi bir güzeldi ama daha iyisi dışarıda; kütüphane duvarına sırtını vererek telefon direği üzerinde oturmaktı. arada bir fazla sıcaklayan ya da sınırı aşan gider gürül gürül akan köy çeşmesinden elini yüzünü yıkar gelirdi. uzun geceler süren sohbetlere çeşme civarındaki kurbağa sesleri eşlik ederdi.
daha daha çocukken, henüz bira içmeye terfi etmeden önce "sarı" ve "kara" içmeye giderdik oralara tabii. Cola ve Yedigün'e ilaveten, Efsane gazozlar "Elvan" ve "Uludağ" içine atılan leblebi/nohutlarla birlikte fışkırtılarak içilirdi. detayını önceki bir postta yazmışım; buradan buyrun. bir de koyu renkli özgün şişeleriyle aroma vardı meyve suyu niyetine. "Karmen" diye iğrenç ötesi bir çikolata vardı, o dönemin şartlarına pek lüks sayılan. daha önceleri leblebi tozu satılırdı mesela, bir de şekerli leblebiler olurdu. elbette açık "püskivi" ve lokum da aldık oralardan. şimdi geriye dönüp baktığımda her iki dükkandan kalan belli belirsiz bir koku geliyor burnuma. Hay Allah!, bu akşamın atraksiyonu da belli oldu bu vesile ile...
çok uzaklardan, uzun zamanlardan selam olsun her iki "tükancımız" ve oğullarına!!!
düğünler - 9 (gelin alma)
YanıtlaSilkısmına eklediğim yorumu görmeyebilirsiniz diye bir yorumda buraya bırakıyorum,
şuvvv dediğiniz adette neler söylenirdi merak ediyorum, bizim şabaş adetine benziyor.