16 Kasım 2009 Pazartesi

düğünler-5 ( kına gecesi)

Genellikle cumartesiyi pazara bağlayan gece olurdu. düğün evine yakın bir ev "kına evi" olarak düzenlenir, konağın dağılması sonrasında kınaya kalması uygun görülen kızlar bu evde balık istifi doluşurlardı. Kına evinin etrafında "kına bekçisi" olarak "atanan" büyük abiler olurdu. bunlardan bazılarının ellerinde "sopa" da olurdu ( gerçekten)

kına evi genellikle "iki ya da üç göz" odalı, tercihen arka penceresi olmayan ve çevresi kontrol edilebilir mahiyette stratejik bir noktada seçilirdi. kızların büyük çoğunluğunun duracağı genel mekanın tek penceresi "kına penceresi" olarak belirlenirdi. pencerenin yerden çok yüksek olmaması kına koyma işlemi sırasında delikanlının konfor koşulları açısından önemliydi.

kına ritüeli başlayana kadar kına koyduracak elemanlar köyün çeşitli noktalarında "piyz" olayını gerçekleştirirlerdi. Neler içilmezdi ki ? en saf ve naif haliyle bira, çay bardağında rakı, kola veya fanta ( o zamanlar yedigün daha yaygındı) ile votka / cin. daha bir gözünü karartanlar viski. daha daha gözünü karartanlar bu içikilerden sorasıyla içerlerdi ve kına evinin yakınlarında bir yerlerde "bızavlamak" tabir edilen kusma eyleminin en sanatsal örneklerini sergilerlerdi.

ööle herkes kına da koyduramazdı. öncelikle civar köylerden gelip kına koydurmak büyük olaydı. istisnai olarak akraba ya da çok tanıdıklara bu izin verilir, genellikle "misafire kına yok" kuralı uygulanırdı. kına koyduracak olan "caşlar" konu ile ilgili olarak büyükler tarafından eğitime tutularak bir güzel dalga mevzuu olurlardı.

genellikle kına koydurulacak kızlar önceden belirlenir, ama kına penceresine gidene kadar kimseye söylenmezdi. gecenin sonunda herkesin aynı kıza kına koydurmuş olması da matraktı.

neyse, kına olayının başlama vuruşu kına penceresine çıkarılan gaz lambası ile olurdu. etrafta tilki gibi dolaşan gençlik ürkek adımlarla kına evine yaklaşır, kına bekçisinden onay alan delikanlı pencereye gelirdi. kına evinde penceredeki kızlar köyün büyük kızlarından olurdu. delikanlı kimi istediğini söyler, içerde karanlıkta oturan yüz tane kız da kıkırdayarak bu sohbete misafir olurdu.

büyük ablanın uygun gördüğü kız gelir, delikanlının eline kınayı yakardı. burada en can alıcı söz, öğretildiği şekilde, "beş kuruştan balaban/ on kuruştan kışke bossun" idi. ömrü boyunca beş kuruş, on kuruş görmemiş köy delikanlısı elini uzatır, kızın insafına kalmış şekilde avucuna kına boşaltılmasını beklerdi. hanım kızımız kına tepsisinden göz kararı kınayı alır, avucunda şöyle bir çevirir ve elemanın avucuna yapıştırırdı. ( uyanık kızların kınayı avuç içinde çay tepsisi kadar büyüttükleri de olurdu) kına işlemi sırasında eleman dili döndüğünce sohbet etmeye çalışır, içerdeki kızların eğlencesi olurdu. olay bitince elamanı eli mendil ile sarılır, bir de kızdan bir sigara yakması istenir, herkese ii geceler dilenerek pencereden uzaklaşılırdı.

buraya kadar işin tatlı yanı. bir de kına sohbetinin uzaması durumunda kına bekçisi ya da elemanın arkadaşlarından biri gelip arkadan tekme ya da sopa ile sağlam bir vuruş yaparlar; delikanlı da acısını içinde hapsetmek durumunda kalırdı.

popüler kına kızları bir saatten sonra uykuları ikide bir bölündüğü için ya da pencereye gelen elemandan pek haz etmediği için oplayıf poflayarak gelir, yarım ağızla bir şeyler konuşur giderlerdi. bir de büyük kızların istenen kızın yerine geçip elemanı saf yerine koyması olurmuş, ki bu olaya direkt şahit olmadım, teyzemin yalancısıyım.

sonraki post "asri kına"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder