11 Ekim 2011 Salı

karşaga



çok matrak; bir kaç gece önce blogdaki bütün yazıları şöyle bir inceledim ve "karşaga" ile ilgili olarak hiç bir şey yazmadığımı farkettim. karavşan akşam üstlerinin olmazsa olmazı, gecenin karanlığında doyumsuz sohbetlerin mekanı...

köy içinden geçen ana yoldan kuzeye, dedemlerin evine doğru toprak bir yol uzanır. sağlı sollu evlerin, depoların sonundaki Rahmetli Selime acanayın evinin (daha doğrusu ambar/depo) güney cephesi tam da köy meydanına cephelidir. orada oturan meydandan geçen herkesi, her arabayı görür. hemen duvar dibine atılmış bir kütükte oturarak köyün olağan hareketliliğine tanık olur. orası "karşaga"dır...

çocukluk zamanımızda karşagaya gitmez, çekinirdik. kızların toplandığı bir yerden mümkünse geçmezdik bile; yukarıya gideceksek (artık her ne işimiz varsa) karşagadaki topluluğu görünce yolumuzu uzatır; Hikmetlerin "karaltıdan" geçerek giderdik yolumuza.

zaman geçti, büyüdük... karşaga saatini bekler olduk tabii. hava kararmadan bir- bir buçuk saat önce toplaşırdı karşaga sakinleri. genellikle "yukar mallenin" kızları gelirdi; aşağıdan Meliha ablaların (meliha-Neziha Özmen) geldiğini biliyorum düzenli olarak.çekirdek çitlenir (şimışka carılır) sohbet edilirdi uzun uzun. duvar dibindeki kütüğe yaş sırasında göre oturulur, etrafında çömelerek sohbet devam ederdi. bir de hemen oracıktaki elektrik direğine dayanarak oturan bir kişi olurdu mutlaka. hemen direk dibinde beyaz bir taş vardı; hala da durur.

orada oynadığımız dokuztaşı başka hiç bir yerde görmedim. oynayacaklar iki takıma ayrılırdı. büyük ablalar takımı yapar; atlayıp zıplama potansiyeli yüksek olanlar öncelikle seçilirdi. sonrasında yassı dokuz taş -tam da Erdinç abilerin garajının köşesinde- üstüste konulur, yaklaşık 20 adımlık bir mesafeden topla vurulmaya çalışılırdı. bir tür bowlingdi oyunun ilk aşaması. topun taşları devirmesiyle bir takım etrafa kaçışır; taşların başındaki takım da topu yere değdirmeden kaçanları vurmaya çalışırdı. vurulmadan taşları dizmeyi başaran ekip kazanırdı.

bazı akşamlar rutinin dışına çıkılır, "oba" ya gidilirdi. ya da bostan zamanı birinin traktörü "cekmesi" ile römorka doluşulur, güvenlik kaygıları olmaksızın şarkılarla bostan yemeye gidilirdi. bazı dönemler karşaga yerine okul bahçesinde "veleybol" oynamak gözde olurdu; uzun bir süre karşaga yerine okul bahçesinde toplanırdı insanlar.

hava kararmaya başlayında karşaga dağılır; herkes yemeğe giderdi. sonrası gece kuşları ellerinde biraları ile (her zaman değil ama) belirirdi. bir süre orada oturulur, gecenin ilk muhabbetleri orada yapılırdı. sonrasında gecenin karanlığında kaybolunur, ya kızlara ya da dükkanlarda bira içmeye gidilirdi genellikle.

son gittiğimde gene oturdum orada, bir sigara yaktım eski günlerin anısına. yıllara inat aynen duruyordu karşaga duvarı. yukarıdan biraz çatlamaya başlasa da gene de ayaktaydı. keşke sonsuza kadar öyle kalabilse...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder