29 Mart 2010 Pazartesi

zerdali



yukarıdaki resmi gören "olm kayısı lan bu!" diyebilir, ki haklıdır. amma naaparsınızki koskoca siber alemde bizim oraların çilli, siyah noktacıklı, hafif soluk sarı renkli, belli belirsiz tatlı zerdalisinin resmini bulamadım ki. Belki Dursun çekmiştir bir zamanlar, bulur da gönderirse update ederiz sayfayı...

"literatür" araştırması yapıp ta zerdali nedir ne diildir? diye arayınca sağlıklı bir yanıt almak pek mümkün değil. her zamanki kutsal başvuru kaynağım ekşi sözlük te pek açıklayıcı değil bu konuda. en iyisi ben bildiklerimi anlatayım:

bizim oralarda,o zamanlar ağaçta yetişen ender meyvelerden birisiydi. her sene de olmazdı hem, bazı sene çokluk olur heryerde pıtırak gibi yetişirdi. benim için unutulmayacak iki zerdali bahçesi vardı. 1.si Dursunların evle Oğuz/Atillaların evi arasındaki bahçe. kimindi tam emin değilim ama Dursunların diye hatırlıyorum. orada belli aralıklarla dikilmiş 7-8 ağaç vardı. genellikle çok zerdali olmazdı o bahçede, olanlar da genellikle küçük olurdu. Biz daha çok o ağaçları üstüne tırmanıp birşeyler oynamakta kullanırdık. bir de , İğde ağacı tarafından gelen sürülerin köpeklerine sapanla taş atmak için çıkardık ağaçlara. bir keresinden köpeklerden biri gelip ağacın altına yatmıştı da saatlerce ağaçta mahsur kalmıştık. hey gidi çocukluk günleri...

2. zerdali bahçesi Mırat'ların (Evirgen) arka bahçesiydi. bir senesi o kadar çok zerdali olmuştu ki bahçedeki zerdalileri toplama karşılığında Hacı Sabri'nin ambarından epey bir "yarım" buğday almış; onları da köyün bakkallarında yenilir/içilir gıda maddelerine tahvil etmiştik. ( Galiba buğdayları Şepiyık'a satmıştık)

bir sonraki postta Bünyamin abinin arka bahçesindeki elmaları anlatacağım, bir de köy çeşmesinden camiye doğru giderkenki o büyük dut ağacını. son olarak ta, artık iğdesi de kökü de kalmasa da bizim evin arka tarafında, tavşantepeye doğru derenin üstündeki iğde ağacını...

bu akşam...mazi kalbimde bir yaradır, incesazdan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder