13 Haziran 2013 Perşembe

annanem-3

bir sevdiğinizi kaybettiğinizde 40 mum yanarmış. her gün bir tanesi söner, son mum siz ölünceye dek sizle birlikte yanmaya devam edermiş. anneannem aramızdan ayrılalı tam iki yıl oldu. o günü tekrar yaşadım bugün; antalya'da haberdar oluşumu, apar topar ankara uçağına yetişmemi, yağmurlu bir havada direkt köye gitmemi... en acısı da cenaze arabası önde, aygün ve dedemin olduğu araba arkada takip etmemiz: en çok keloğlan tepesine ulaştığımız noktada içim acımıştı; "dedem şu anda ne hissediyor acaba" diye düşünmüştüm. sonra, şıkali'ye doğru indik, tekrar çıkıp merayı gördüğümüz noktada hem "akırlı" gözükmştü arka fonda, doğduğu köy. yavaş yavaş ilerledik; susadan döndüğümüzde -her zamanki gibi- gözüm mezarlık tarafına kaymıştı. macide teyzem orada bekliyordu annesini. kabadayının köşesinden döndük; ağlıyorduk. karşagaya geldik, portakapıdan içeri girdik. herkes bizi bekliyordu. herşey çok hızlı oldu. ağır yağmurla çamurlaşmış sokaklardan mezarlığa doğru gitti cenaze. ben dedemle kazım dayımı arabayla götrmüştüm çamurda kaya kaya. sonra eve döndük, gitmişti artık... akşamüstü polatlıya gitmek üzere toplandı herkes. evini öylece bıraktık, yağmur yağıyordu; ağlıyorduk... aile hayatımızda ne kadar çok yer kapladığını, ne kadar çok açığı kapattığını hergün daha çok anlıyorum. sesi geliyor aklıma; bazen baba seslenişi, dedeme "Sımay" deyişi... o'nu çok özlüyorum...