30 Temmuz 2011 Cumartesi

Haymana kaplıcaları

Orak sonrası...
Rahmetli annanemi bir telaş kaplar; çantalar bavullar hazırlanırdı. sanki uzak bir güney kasabasında bütün bir yaz geçirecekmişçesine uzun süren hazırlıklarla 20*25 km ilerideki haymanada geçirilecek bir haftanın eşyaları toplanırdı bir süre.

dedem, annanem hiç tatile gitmediler. Onlar için tatil bazen bize gelmek daha çok ta "Aymana'da" banyoya gitmekti. yanlarına genellikle kazım dayımla teyzeannem de katılır"bır apta on kun" sürecek banyo sefası başlardı.

haymana... babamın çocukluğunda arkadaşlarıyla beraber ahırlıkuyu'dan yürüyerek gittikleri, muhtemelen kargacık burgacık dükkan vitrinlerindeki enteresan birkaç şeyin hayalini uzun uzun kurdukları (1950 leri başından bahsediyorum) hem çok uzak hem çok yakın ilçe... hafızamı biraz zorladığımda bir "Amet doktor" dan bahsedildiğini hatırlıyorum. Eleman gelen hastalarından para ve eşdeğeri ne olursa (et, tavuk, altın) vs kabul eden efsane bir adamdı. uyguladığı yöntemler Hipokratla Onun arasında; bazen çok iyi şeyler söylenir bazen de yerin dibine batırılırdı.http://www.blogger.com/img/blank.gif

bir senesi babamla beraber gittiğimizi hatırlıyorum, kırmızı 59 model vosvosumuzla. Ahırlıkuyudan sonrası oldukça keskin virajlarla dolu, ortalama bir yoldan geçerek gitmiştik. O gün arabanın külüstür teybinde çalan şarkı bugün benim en çok sevdiğim TSM şarkısıdır : Ada Sahillerinde Bekliyorum. en sevdiğim yorumuyla; Candan erçetin'in yorumu için tıklayın : http://youtu.be/5a0J1faMcw4

neyse, banyo/hamam muhabbetine dönelim. annanemler orada kalırken mutlaka bir kere ziyaretlerine gidilir; bir istekleri olup olmadığı sorulurdu. döndükleri zaman da bütün köy mutlaka "koşkeldın" ge gelirlerdi. (bizim oralarda insanların birbirine gitme bahanesi uydurması konusunda çok sevdiğim bir laf vardır : tavuğu cımırtlasa kayırlı bolsunda ketılır !)

önce adamlar dedeme , sonra kadınlar annaneme hoşgeldin ziyareti yaparlardı. onların evden uzak olduğu hafta tuhaf bir sakinlik içinde geçerdi. mutlak bir boşluk olurdu hüzünlü akşamlarda. (şimdiki yalnızlık ve terkedilmişliğin hüznünün yanında çok anlamsız geliyor tabii...)

bir sonraki post yaz tatili alışkanlıkları ile ilgili..side'deki efsanevi polatkent'i, Vahit abinin tatile giderkenki evlilik cüzdanı hikayesini ve Mevlüt abilerin izmir fuarı ziyaretini yazacam...

5 Temmuz 2011 Salı

orak öncesi



bütün bir senenin beklentisi, umudu, heyacanı yaklaştı gene. senelerdir gitmesem de; her orak zamanı geldiğinde içim pır pır eder. hava durumunu daha bir dikkatli takip eder, dedemle konuşmamda ilk havaları sorarım. kolay değil; bütün bir yılı topraktan gelecek kazanca endekslemek, birikmiş borçları, ötelenmiş hayalleri ve gelecek yılın sermayesini hazırlayacak olmak.

gene bir orak zamanı yaklaşıyor bizim oralara. kimbilir kaçıncı yıl; orak heyecanını yerinde yaşamayalı. altın sarısına dönmüş tarlaların akşam kızıllığındaki nefis görüntüsü, tarladan gelen ilk ekinin büyük bir hevesle ambara aktarılması, hiç bir şeye benzemeyen o toprak kokusu.

herkes için hayırlı, bereketli bir orak olması dileğiyle...