
Dedemlerin azbarından sonra en çok zamanımı burada mı geçirdim acaba? muhtemelen belli bir yaşa kadar evet. Oğuz, Atilla, Tarık, Acamet bu azbarın torunlarıydı; Hikmet te bir aşağıda oturuyordu çünkü.
Genel mekan tipolojisine uygun bir şekilde; geniş bir alana tek katta kurulmuş evlerden oluşuyordu azbar. köyün dış sınırını oluşturan "hane"lerden birisiydi. arka cephesi tavşantepe ve iğde ağacına açılan, başka hiçbir azbarla ortak duvarı olmayan bağımsız bir parselde inşa edilmişti. (biraz mimarca oldu ama idare edin artık)
ana ulaşım köyün merkezinden sağlanırdı. çeşmeyi geçip karşagayı karşınıza aldığınızda; köy konağından sonraki ilk portakapıdan sola dönerdiniz. birinci azbar Mustafa amcanın diğer kardeşlerinin sıra sıra evlerinin olduğu bölümdü; daha sonra burayı da anlatacağım. yukarı doğru 40-50 m devam edince de dar bir toprak yoldan geçerek Mustafa amcanın azbarına gelirdiniz.(dar toprak yol dedemlerin arka cephesi ile Acı Meşitin evlerini birbirine bağlayan tali bir yoldu; çok fazla kullanılmazdı da.)
azbardan girişte solda koyun ağılı, sağda iki göz garaj vardı. biraz daha ileride sağda Alaattin abinin evi ayrı bir blok olarak yapılmıştı. taa aşağıdan; Hikmetlerin aşağı evden itibaren görmeye başladığınız tek katlı ev sırası Mustafa amcanın eviydi. Evin arka tarafında büyük bir biçer garajı, ambar ve depo vardı. evin sol bölümünde (Dursunların ev tarafı) aşgana inşa edilmişti. oradan bağımsız; şimdi yıkılmış olan iki ya da üç gözlü ayrı bir sütlük? bölüm daha vardı. aklımda kaldığı kadarıyla azbar planı ve kullanım şekilleri aşağıdaki gibiydi :

bir tek tuvalet ve sütlük yanında depo diye yazdığım yerden emin değilim; onun dışında tüm evler hafızamda canlı canlı duruyor. gözlerimi kapatıp düşündüğümde ilk olarak ana evin önündeki gölgelikli sundurma geliyor aklıma. güzel, değişik bir bez-ahşap koltuk dururdu orada; Mustafa amca çocukları torunlarıyla otururdu.
ana ev dört ana odadan oluşurdu sundurmaya açılan. sağ ve soldaki ana odaların içinde birer oda daha vardı yamulmuyorsam. hepsi o kadar kalmış aklımda. demek ki evin içinde pek zaman geçirmemişim. bir de mutfak geliyor aklıma; "thonet" sandalyeleri olan (thonet çok ünlü bir sandalye tasarımıdır; ahşap yuvarlak ayakları ve dairesel bir sırtlığı olan çok özgün bir tasarımdır. burada bahsettiğim çakma thonet tabii ki)
sonrası biraz daha soluk geliyor aklıma; yukarıdan aşağıya doğru ağzında sigarası, siyah pantalon/yelek ve beyaz gömleğiyle rahmetli Mustafa amca köyiçine doğru gidiyor. Sare nenem beyaz başörtüsü, oldukça numaralı gözlükleri ile "kıdırmadan" dönüyor, şen şakrak...
nur içinde yatsınlar...