...Bayram benim için dedemin yeni ütülenmiş takım elbisesini giyip, "alameti farikası" fötr şapkasını taktıktan sonra bayram namazına daha bir saat varken camiye doğru gitmesiyle başlardı. Onun evden aşağıya doğru yürüyüşü hafızama kazınmış en silinmez anılardan birisi olarak her bayramda bir şekilde gözümün önüne gelir her zaman.
Yarın "azbardan" camiye doğru son defa gidecek dedem, bu defa yürüyerek değil ama; sevdiklerinin omuzlarında.
Hepimizi bekleyen kaçınılmaz son dedem Hacı İsmail Hakkı Kalkay'ı bugün öğleden sonra buldu, son nefesini verdi. Çocukları, torunları, torunlarının çocukları; geride geniş bir aile bırakarak 92 yıllık ömrünü tamamlayarak aramızdan ayrıldı.
Askerlik kuramı Van-Başkale çektiğimi kendisine söylediğimde coşkuyla "Van Doğunun Parisi'dir oğlum! deyişi, benden 50 yıl önce yaptığı askerliğinin anılarını, Van gölünü, Tatvan-Bitlis ekspresini anlatması geliyor aklıma. Başka şeyler de var tabii: Orak zamanı evin arka tarafından elleri belinde meraya bakışı, bulutlu havalarda gökyüzünü incelemesi, zamanında anneannemle birlikte bize gelirken/ dönerken tren saatinden üç saat önce istasyona gitmek için harekete geçmesi. Ama en çok da o kendine has parfümleri; neredeysen bulup alıyorsa bir örneği olmayan enteresan hacıyağlarının eve sinmiş kokusu. (Sevgili Hikmet bir defasında "lan sizin ev hep acayip parfüm kokuyor, Sımaylakkı amcam pek değişik bir adam" deyişi geldi aklıma şimdi. Hikmet dedemin elini öpmek için bekliyordur şimdi)
Bu yazı Karayavşan Anıları blogunun son yazısı. Karayavşan benim için çocukluğum, ilk gençliğimdi; karşagaydı, dokuztaştı, oraktı, bostandı, sevdiklerimdi. Ama en çok anneannemdi, dedemdi. Artık ikisi de yok, benim de yazmak için hevesim kalmadı.
Yazarken büyük keyif aldığım, seneler sonra okurken unuttuğumu sandığım birçok detayı hatırladığı farkettiğim bu kişisel anılar sayfalarımı okuduğunuz , paylaştığınız, yorumladığınız için çok teşekkür ederim.
Ayhan Ökmen. 20/12/2018
20 Aralık 2018 Perşembe
18 Haziran 2015 Perşembe
O çeşme kurumuş, akmıyor artık
TSM'yi çok severim, severim de bazı şarkılardan hiç hazzetmem. Başlıktaki şarkı da öyle bir şarkıdır; iç karartıcı gelir bana.
yandaki fotoğraf 2014 ziyaretimde çekildi, her zamanki ritüellerimden biri olan evin arkasına çıkıp yaptığım kısa yürüyüşte.
bir zamanlar şırıl şırıl akan arka çeşmenin "aşlav"ında kocaman ağaç bitmişti. hiç bir zaman gürül gürül akmasa da o çeşmenin kuruduğunu hiç bilmem. çeşmeden akan suyla beslenen söğüt ağaçlarının gölgesinde koyunlar bekleşir, azman köpekler de onlara eşlik ederdi. Henüz evlere su bağlanmadığı zaman o çeşmeden ( tabii koyunlar falan gidip köpek tehlikesi ortadan kalktığında) çok su taşımışlığım var.
bu sene gidişimde diğer çeşmeleri de çekeceğim. aşağı mahalle çeşmesi, meydandaki ana çeşme, Bünyamin abinin bahçesi taraftaki çeşme ve tabii ki susa. kimbilir, "iki kurnalı" ya kadar gider, orada da anılarımı taelerim.
yandaki fotoğraf 2014 ziyaretimde çekildi, her zamanki ritüellerimden biri olan evin arkasına çıkıp yaptığım kısa yürüyüşte.
bir zamanlar şırıl şırıl akan arka çeşmenin "aşlav"ında kocaman ağaç bitmişti. hiç bir zaman gürül gürül akmasa da o çeşmenin kuruduğunu hiç bilmem. çeşmeden akan suyla beslenen söğüt ağaçlarının gölgesinde koyunlar bekleşir, azman köpekler de onlara eşlik ederdi. Henüz evlere su bağlanmadığı zaman o çeşmeden ( tabii koyunlar falan gidip köpek tehlikesi ortadan kalktığında) çok su taşımışlığım var.
bu sene gidişimde diğer çeşmeleri de çekeceğim. aşağı mahalle çeşmesi, meydandaki ana çeşme, Bünyamin abinin bahçesi taraftaki çeşme ve tabii ki susa. kimbilir, "iki kurnalı" ya kadar gider, orada da anılarımı taelerim.
17 Haziran 2015 Çarşamba
Patos
Malum orak yaklaşıyor. Umarım geçmiş birkaç hafta içinde yaşanan aşırı yağmur ve sonrasında oluşan hasarlar bu kadarla kalır da bir yıl boyunca beklenen ve gelecek bir yılın geçimini sağlayacak orak zamanın kazasız belasız geçilir.
şimdi; her ne kadar devlet büyüklermiz aksini söylese de artık bir tarım ülkesi değiliz. Benm çocukluğum "dünynın kendine yeten yedi ülkesinden birisiyiz" masallarıyla geçmişti, şimdiki çocuklar saman ithal eden bir ülke gerçeğinde uyanıyorlar. Saman ithal etmek nedir ya?
Yandaki fotoğrafı netten buldum. tam da benim çocukluğumun patos makinalarından hem de. şimdikiler gibi afili renkleri, uzatma/boşaltma hortumu falan yok. traktöre bağlanan özel kasnak aparatı ile patos arasına kuşak gerilir; makinanın bir tarafından saman verilip öbür tarafından ince saman çıkarılırdı. ince saman tarafınan kokusu hala burun deliklerimden gitmeyen toz bulutu yükselir, insanın her yeri altın sarısına bulanırdı. böyle zamanlarda nefret ettim patos olayından.
patos işlemi genellikle tarlada ya da harman yerinde yapılır, ince saman "remog"lara doldurulup geniş ahşap yabalarla samanlığa boşaltılırdı. hey gidi günler hey!
şimdi; her ne kadar devlet büyüklermiz aksini söylese de artık bir tarım ülkesi değiliz. Benm çocukluğum "dünynın kendine yeten yedi ülkesinden birisiyiz" masallarıyla geçmişti, şimdiki çocuklar saman ithal eden bir ülke gerçeğinde uyanıyorlar. Saman ithal etmek nedir ya?
Yandaki fotoğrafı netten buldum. tam da benim çocukluğumun patos makinalarından hem de. şimdikiler gibi afili renkleri, uzatma/boşaltma hortumu falan yok. traktöre bağlanan özel kasnak aparatı ile patos arasına kuşak gerilir; makinanın bir tarafından saman verilip öbür tarafından ince saman çıkarılırdı. ince saman tarafınan kokusu hala burun deliklerimden gitmeyen toz bulutu yükselir, insanın her yeri altın sarısına bulanırdı. böyle zamanlarda nefret ettim patos olayından.
patos işlemi genellikle tarlada ya da harman yerinde yapılır, ince saman "remog"lara doldurulup geniş ahşap yabalarla samanlığa boşaltılırdı. hey gidi günler hey!
3 Ağustos 2014 Pazar
Hacı Sabri Evirgen
bu defa ölüm yazmayacaktım; arife akşamkı "şırbörek" ritüelini, babamla Akırlı'ya gidişimizi, kurumuş arka çeşmeyi ve daha bir çok eski anıyı canlandıran kısacık köy ziyaretimi yazacaktım. Olmadı.
Hacı Sabri amcanın ölüm haberini aldım bu defa da, bir de Caner'in paylaştığı fotografını.
Eski anılar canlandı, gene hüzünlendim. Köyün en "nevi şahsına münhasır" adamlarında biriydi, ben onu bildim biledi Hacı Sabri'ydi o. Çok genç yaşında hacca gittiğini biliyorum o kadar. Hep açık gri takım elbisesi, "kolormatik" gözlükleri, fötr şapkası ve kilolu haliyle hatırlayacağım kendisini. "Asaaan" ya da "Mıratt" deyişi de kulaklarıma geldi şimdi. "Hacı Sabri Evirgen evi" için yazdıklarımı buradan okuyabilirsiniz.
Macide teyzem öldükten sonra taziyeye en son gelenlerdendi, onu da hep macide teyzemin bebekliği aklına gelip konuşamayacağı için ertelediğini anlatırken hatırlıyorum kendisini (1986) Sonra bitli Almanlar'dan birine onların evde Köbete yedirirken ki verdiği tepki geliyor gözümün önüne (bkz. bitli almanlar sayfası) . Hasan'ın düğününde elini öptüğüm geliyor gözümün önüne, üzülüyorum.Arka bahçelerinden zerdali topladığımız günleri, kendi zerdalilerini para verip bizden satın aldığı zamanları hatırlıyorum, üzülüyorum.
Işıklar içinde yatsın, mekanı cennet olsun. Güzel köyüm biraz daha eksildi bugün, kalanlara uzun ömürler dilemekten başka yapacak birşey yok.
Eski anılar canlandı, gene hüzünlendim. Köyün en "nevi şahsına münhasır" adamlarında biriydi, ben onu bildim biledi Hacı Sabri'ydi o. Çok genç yaşında hacca gittiğini biliyorum o kadar. Hep açık gri takım elbisesi, "kolormatik" gözlükleri, fötr şapkası ve kilolu haliyle hatırlayacağım kendisini. "Asaaan" ya da "Mıratt" deyişi de kulaklarıma geldi şimdi. "Hacı Sabri Evirgen evi" için yazdıklarımı buradan okuyabilirsiniz.
Macide teyzem öldükten sonra taziyeye en son gelenlerdendi, onu da hep macide teyzemin bebekliği aklına gelip konuşamayacağı için ertelediğini anlatırken hatırlıyorum kendisini (1986) Sonra bitli Almanlar'dan birine onların evde Köbete yedirirken ki verdiği tepki geliyor gözümün önüne (bkz. bitli almanlar sayfası) . Hasan'ın düğününde elini öptüğüm geliyor gözümün önüne, üzülüyorum.Arka bahçelerinden zerdali topladığımız günleri, kendi zerdalilerini para verip bizden satın aldığı zamanları hatırlıyorum, üzülüyorum.
Işıklar içinde yatsın, mekanı cennet olsun. Güzel köyüm biraz daha eksildi bugün, kalanlara uzun ömürler dilemekten başka yapacak birşey yok.
21 Temmuz 2014 Pazartesi
Bayram geliyor
Arife günü oradayım, akşam ezanında çiğbörek kokusu şimdiden sardı dört yanımı. Çok az zaman geçirecek olsam da hepsini yazacağım.
12 Haziran 2014 Perşembe
annanem - 4
Şıkali'den çıkıp merayı, karşıda çaldağı'nı ve Ahırlıkuyu görürsünüz. sonrasında aşağıya doğru devam eder yol, sizi "susa" ya götürür. Susa'dan 90 derecelik bir sol yaparak Karavşan'a doğru ilerlerken köy girişi tam karşınızdadır. Yukarıya doğru çıktıkça sağ tarafta, sadece bilenlerin gördüğü mezarlık vardır, "oba" deriz oraya...
annanem tam üç yıldır orada yatıyor. bu sürede başta kızkardeşi olmak üzere bir çok kişi ona katıldı sonsuzluğa giden yolda. zaman herşeyi unutturuyor derler ama giden sizin çok sevdiğinizse hep biryerlerde acısını, hatıralarını saklı tutuyor; bir ses, bir koku, bir bakış herşeyi hatırlatıveriyor.
birkaç ay önceydi, dedemle Kazım dayım İstanbul'a gelmişlerdi. akşam babamlarda otururken eski birkaç resim çıktı ortaya. annanem de, teyzannem de orada olmasalar da bizimleydi; kimse bir kelime konuşmadan herşeyi konuştu gözleriyle. yaşam döngüsü içinde acılar bir şekilde törpüleniyor, "Allah sabrını veriyor" dedikleri böyle birşey olsa gerek diye düşünmüştüm o akşam.
ben onu çok özlüyorum...
14 Ekim 2013 Pazartesi
Teyzannem
“Teyzannem” Hayriye Kalkay bu akşam saatlerinde yaşama veda etti. Kazım dayımın hayat arkadaşı, Melahat teyzemin annesi, Ayla ve levent’in büyükannesi.
Batur kardeşlerin hayatta kalan son üyesi artık kardeşleriyle buluştu. Hacı Ahmet, İsmet, Zaviye ve Cevriye’den sonra O da yok artık. Karayavşan anılarının bir sayfası daha kapandı benim için de…
Uzun zamandan beri hastaydı, son iki haftayı makineye bağlı olarak geçirdi, acı da olsa haberini bekliyordum. Ama gene de ölüm haberi çok ani ve acılı oldu benim için.
Ufak tefek, esmer, neşeli, hastalık derecesinde temiz ve tertipliydi. “tatlı kaçık” diye düşündüğüm çok zamanlar oldu kendisi için. Arada bir onu kızdırmak çok hoşuma giderdi gençlik zamanlarımda. Kızsa da çabuk unutur, bir sonraki sabah (daha doğrusu öğlene doğru uyandığımda) gene kahve içmeye çağırırdı aşganasında. Günün ilk sigarasını onun küçük mutfağında, yaptığı kahvenin eşliğinde içerdik karşılıklı. O kahvenin tadı hiçbir zaman gitmeyecek aklımdan.
Kazım dayımla kurdukları iki kişilik dünyalarında yaşarlardı çoklukla. Karşılıklı atışmalarını (çok zaman teyzannem kazanırdı tabii) dinlerdim gülerek. Birbirlerine önceleri “Kazım / Kayırye”, Hac sonrasında “acıı” diye hitap edişleri; zaman içinde yaşlandıkça birbirlerine destek oluşları, son birkaç yıl teyzannemin hastalığı sonrasında Kazım dayımın ona bakışı, hepsi bir film şeridi gibi. Yarın cenazede en çok Kazım dayım üzülecek elbette, 60 yıllık hayat arkadaşının arkasından neler düşünecek kimbilir?
O sıcacık gülüşü, güldüğünde ışıl şıl parlayan altın dişi, bir daha asla yapmayacağı sabah kahvesi, sıcacık peynirli poğaçaları, en sevdiği çorba olan “omaş uvuşu” hep aklımın bir köşesinde kalacak. Allah ömür verdiği sürece gideceğim köyde evine baktıkça içimden bir şeyler kopacak, o şen kahkahası kulaklarıma gelecek. Onu çok özleyeceğim.
Nur içinde yat teyzannem.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)